Background Image
Previous Page  49 / 108 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 49 / 108 Next Page
Page Background

47

KATILIM BANKALARI 2016

Burada vurgulanması gereken önemli bir

konu, katılım sözcüğünün seçilmesinin bir

tesadüf veya keyfiyet olmadığıdır. Katılım,

İslam’ın bankacılığa bakışını özetleyen, kâr

ve zarara iştirak etmeyi ifade eden bir ifade

olduğundan ve tüm faaliyetlerimizin temelini

oluşturduğundan seçilmiştir.

Katılım bankacılığının yeniden

düzenlenmesine dair öneriler önce BDDK’ya

ardından da TBMM’ye taşınmış; 2005 yılında

Bankacılık Kanunu yeniden yapılanırken,

katılım bankacılığı yeni yasaya dahil edilerek

isim değişikliğine gidilmiştir.

Yeni Bankacılık Kanunu’nda katılım bankaları

bir banka türü olarak yer almış, katılım

bankalarının hangi usullere göre para

toplayacağı ve fon kullandıracağı amir hüküm

olarak yer almıştır.

Son tahlilde özel finans kurumlarının da

bankacılık hizmeti verdiği yalın gerçeğinden

hareketle, “katılım bankacılığı” düzenleyici

yasa ve mevzuatta her yönüyle hak ettiği yeri

almıştır.

Bu sürecin sonucunda, Türkiye’de faaliyet

gösteren katılım bankaları, konvansiyonel

bankalarla eşit koşullarda rekabet etme

ve faaliyetlerini yürütme olanağına

kavuşmuşlardır.

Katılım bankaları konvansiyonel bankalar

ile aynı kulvarda, farklı esaslarda faaliyet

gösteren, yasalar önünde eşit konuma

sahip finansal hizmet sağlayıcılardır. Bu

tespitimiz doğru mu?

Kesinlikle doğru. Konuyu şöyle

netleştirebiliriz. Günümüzde, katılım

bankaları, mevduat bankalarıyla aynı kanuni

çerçevede benzer tüm bankacılık hizmetlerini

üretmekte ve sunmaktadırlar. Katılım

bankalarının konvansiyonel bankalardan

temel farkı vatandaştan fon toplama ve

kaynakların ekonominin finansmanında

kullandırılması noktasında faizsiz esaslara

göre hareket etmelerinde ortaya çıkmaktadır.

Katılım bankaları kamu altyapı yatırımları

başta olmak üzere uzun vadeli yatırımlar

alanında ne tür görevler üstlenebilirler?

Katılım bankacılığı 2016 yılı verilerine göre

40 milyar ABD doları mertebesinde bir fon

hacmi oluşturmuştur. Katılım bankalarının

bu fonları, kamunun altyapı yatırımları

başta olmak üzere uzun vadeli yatırımlara

aktarabilmeleri gereklidir. Bankalarımız,

halen uzun vadeli yatırımlara kısmen destek

vermektedir.

İnanıyoruz ki, bu süreç hızlanacak ve katılım

bankalarının uzun vadeli yatırımlardan ve

özellikle altyapı yatırımlarında aldığı pay

artacaktır.

İslam Kalkınma Bankası ile bu konuda bir

çalışma grubu oluşturulmuştur. Bazı büyük

kamu yatırımlarının finansmanında, katılım

bankacılığı sektörünün finansör olarak yer

alması gündemimizdeki önemli bir konudur.

Özellikle sukuk (kira sertifikası) ihracı

yoluyla finansmanlara katılma opsiyonunu

değerlendiriyoruz. Konsorsiyum şeklinde

öngördüğümüz bu projede İslam Kalkınma

Bankası bizlerle iş birliği yapma konusundaki

isteğini teyit etmiştir.

Öngörümüz, geçmişte daha çok kısa vadeli

yatırımların finansmanına kaynak ayıran

katılım bankalarının uzun vadeli yatırımların

finansmanına kaynak ayırır hale geleceği

yönündedir.

Katılım bankalarının likidite ihtiyacını

karşılaması geçmiş dönemlere oranla

kolaylaştığı ifade ediliyor. Bu konudaki

düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

Piyasalarda zaman zaman yaşanan

finansal büzülme dönemlerinde likidite

çok önemli hale gelmektedir. Dolayısıyla

finansal kurumların en büyük handikabının

likidite yönetimi olduğunu söylemek yanlış

olmayacaktır.

Vatandaş size emanet ettiği fonu geri

istediğinde, ilgili miktarı müşterinin

kullanımına hazır etmek zorundasınız.

Bu nedenle bankacılık sektöründeki tüm

oyuncuların likidite konusuna çok hassas

yaklaşması gerekmektedir.

İlk yıllarında, katılım bankacılığı alanında

hizmet sunan oyuncuların likidite konusunu

çözmek adına enstrümanları son derece

kısıtlıydı. Bu bağlamda ürün sıkıntıları

yaşanıyordu.

Güncel mevzuata göre bu durum aşılmıştır.

Artık TCMB, katılım bankalarının ihtiyaçları

anında, onların elindeki menkul kıymetleri

satın alarak, finansman sağlamaktadır. Ayrıca

Hazine, her yıl en az iki kez TL bazında sukuk

(kira sertifikası) ihraç etmektedir. Bu ihraçlar,

katılım bankalarının ihtiyaçları olduğunda

likidite temin etmelerine imkan sunmaktadır.

Özetle, günümüzde, katılım bankalarının

likidite yönetimi de konvansiyonel bankalarla

eş koşullarda yapılabilmektedir.

Katılım bankalarının Türkiye bankacılık

sektöründen aldıkları payı değerlendirir

misiniz?

Ülkemizde faaliyet gösteren katılım bankaları

niş bir piyasada çalışmaktadır. Faizsizlik

prensibini kabul edenler veya inançları gereği

faizi benimsemeyenler katılım bankalarını

tercih etmektedir.

Bizlerin bu niş piyasayı geliştirmemiz

gerekmektedir. Katılım bankalarının kaliteli ve

efektif hizmet sunması birincil hedeftir. Kalite

ve etkinlik müşteri tercihini büyük oranda

belirlemekte, bankanın performansını yetersiz

bulan kişi parasını çekip gayrimenkule ya da

altına yatırabilmektedir.

Sonuç olarak, katılım bankaları rekabet

edebilir, enflasyona karşı yıpranmayan bir

getiri mekanizması sağlamak durumundadır.

Sermaye tabanlı büyümenin sağlanması

gereklidir. Katılım bankaları için şube sayısı

da çok önemlidir. Sağlıklı bir organik büyüme

gerçekleştiren katılım bankalarının 2016

yıl sonu verilerine göre şube sayısı 959

olmuştur.

Türkiye’de bundan 32 yıl önce katılım

bankacılığının olmadığını düşündüğümüzde,

2016 sonu itibarıyla ulaşılmış bulunan %5’lik

pazar payı önemli bir seviyeyi ve başarıyı

işaret etmektedir.

Bugün, bütün prensipleriyle, mevzuatıyla

ve düzenlemeleriyle eksiksiz bir sistemimiz

vardır ve bu sistem kapsamında beş katılım

bankamız yer almaktadır. Üyelerimiz, tam

yetkili banka ruhsatlarına sahiptir ve faizsiz

bankacılık hizmeti sunmanın yanı sıra,

dünyayla entegre ve uluslararası piyasada

varlık gösteren bankalar konumundadır.

Türkiye’de yazmış olduğumuz başarı

öyküsü günümüzde yurt dışı piyasalara

da ilham vermekte ve en iyi örnek olarak

izlenmektedir. Örneğin, Fas’ta katılım bankası

tanımı Türkiye’den alınmıştır.

Katılım bankacılığı sektörümüzün derinliğini,

genişliğini ve etkinliğini artırması gereklidir.

Türkiye’nin katılım bankacılığına ihtiyacı

vardır ve bu ihtiyaç hızla artacaktır.

Türkiye Katılım Bankaları Birliği sektörün

gelişimi için çok sayıda çalışma yürütüyor.

Bu konuda neler söylemek istersiniz?

TKBB, oluşturduğu komiteler ve

gerçekleştirdiği faaliyetlerle sektörün

gelişmesi ve katılım bankacılığı hakkındaki

algının toplumda ve kamuoyunda artması

adına çalışmalarına hızla devam etmektedir.

Ülkemizde faaliyet gösteren

katılım bankaları niş bir

piyasada çalışmaktadır.

Faizsizlik prensibini kabul

edenler veya inançları gereği

faizi benimsemeyenler katılım

bankalarını tercih etmektedir.