Nazif Gürdoğan
16/04/2006 - Yeni Şafak
Seksenli yılların ilk yarısına kadar ihtiyacı olan ürün ve hizmetleri dış pazarlardan karşılayan Türkiye, ikinci yarısından sonra da ürettiklerini bütün dünyaya pazarlamaya başladı. Devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla ekonominin içinde olduğu bir yapıdan, düzenleyici ve denetleyici olduğu bir yapıya dönüştürülmesi, Anadolu insanının girişimci gücüne yeni boyutlar kazandırdı.
İkibinli yılların Türkiye'si artık ekonomik olduğu kadar kültürel alanda da herşeyi Batı ülkelerinden ithal eden bir ülke değildir. Çalışma alanı ne olursa olsun, yeri ve zamanı gelince, dünyanın başarılı şirketleriyle ortaklık yapmasını bilen Anadolu'nun aile şirketleri, ürün, hizmet ve bilgi üretiminde Avrupa standartlarını yakalama yolunda çok önemli adımlar attılar.
Anadolu'nun zengin hammadde ve insan kaynaklarını ürün ve hizmetlere dönüştürmesini bilen Türk girişimleri, kendilerine dünya pazarlarında sağlam bir yer tutmasını başardılar. Onlar bugün devletten yardım değil, bütün kurum ve kurallarıyla serbest rekabet ortamının düzenlenmesiyle, haksız kazançların önlenmesini istiyorlar.
Geçen hafta sonunda Fatih Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi FÜSEM'de, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yöneticisi Osman Akyüz ve Yardımcısı Osman Nihat Yılmaz'ın öncülüğünde düzenlenen "Beyin Fırtınası" toplantısına katıldım. Türkiye'de yirmi yıllık bir geçmişe sahip olan, benim de on yılı aşkın bir süre yönetimlerinde yer aldığım, özel finans kurumlarından yirmiye yakın yöneticiyle bir gün boyu "Finans Kurumlarının Yönetim Stratejisinde Girişimcilik ve Girişim Kültürünün Ulaştığı Yeni Zenginlikler"i tartıştık.
Dünyayla ekonomik ve kültürel ilişkileri geliştirme sürecinde, bankaların yeniden yapılandırılmasında, kararnameyle kurulan "Özel Finans Kurumları", Bankalar Kanunu kapsamına alınarak, "Katılım Bankaları" adıyla yasal bir statüye kavuştular. Onlar Türk ekonomisinin yetmiş sente muhtaç olduğu bir dönemde, özellikle Arap ülkelerinin sermayelerini Türkiye'ye çekmek amacıyla kuruldular.
Yeni isimleriyle "Katılım Bankaları" faize dayanmayan fon toplama ve değerlendirme yöntemleriyle, Anadolu insanının bankalara gitmeyen tasarruflarının değerlendirilmesinde yeni bir çığır açtılar. Onların topladığı fonların kendilerine özgü finansman yöntemleri, Anadolu'nun girişim kültürüne yeni boyutlar kazandırma yanında, binlerce girişimcinin ürettiği ürün ve hizmetleri de dünyaya tanıttılar.
Dünyadaki sermaye hareketlerinin büyük bir hız ve yoğunluk kazanması, yalnızca Müslüman ülkelerde değil, Batı dünyasının önde gelen birçok bankasında da faizsiz finans sisteminin ilke ve yöntemlerinin benimsenmesini sağladı. Artık Türkiye'de de yatırımları olan pek çok Batı bankası, hem faizsiz fon topluyor, hem de kaynaklarını faizsiz yöntemlerle değerlendiriyor.
Ülkelerin ekonomik gücü, girişimcilerin yolunu genişleten ve onlara sermaye sağlayan finans kuruluşlarına dayanır.
Serveti sermayeye girişimcilerle birlikte finans kuruluşları dönüştürür.