Melikşah Utku

09/02/2008 - Yeni Şafak

2005 yılı, özel finans kurumlarının Türkiye'ye gelişinin yirminci yılı. Dünyada faizsiz bankacılığın geçmişi çok daha eskilere uzanıyor. Ancak bu kurumların Türkiye piyasasına girişi rahmetli Özal dönemine rastlıyor. Yirmi yıldır, finans piyasalarında farklı bir soluk oldu ÖFK'lar.

Yirmi yılı geride bırakmış olsalar da, Türk finans piyasasında ÖFK'ları hala yeni bir açılım olarak değerlendirmek mümkün. Öte yandan, Türkiye'nin son yirmi yılı ciddi dalgalanmaların yaşandığı ve özellikle finans sektöründe büyük kırılmaların onlarca bankayı harcadığı bir dönem oldu. Yaşanan krizlerden bankacılık sistemi devlet desteği ve müdahalesine gerek kalmadan tek başına çıkamadı. Oysa ÖFK'lar tüm bu süreçleri kendi iç imkânları ve dinamikleri ile geçmeyi başardılar. Bu açıdan bakıldığında ÖFK'ların yirmi yılda ciddi bir tecrübe birikimi sağladığını söyleyebiliriz.

ÖFK'ların Türk finans sistemine katkısını, BDDK raporundaki verilerden okumak mümkün. Sözgelimi, 2004 yılının ilk altı ayında bankacılık sektöründeki toplam mevduat hacmi reel olarak % 1,8 büyümüş. Buna karşılık ÖFK'ların katılım ve özel cari hesaplarında toplanan fonlar aynı dönemde % 13,6 artmış.

Öte yandan 2004 yılı ticari bankaların ağırlıklı olarak kamu finansmanından kredi pazarına döndüğü bir yıl olduğu için ilk altı ayda bankacılık sektörü kredi hacmi 2004 yılbaşına göre reel olarak %22,1 genişlemiş. ÖFK'ların geleneksel olarak faaliyet gösterdiği bu pazarda, bankacılık sektörünün reel sektör ve bireysel müşterilere yönelmesiyle artan rekabete rağmen, aynı dönemde ÖFK'ların kullandırdığı fonların hacmi de, yine reel olarak, % 24,2 artmış.

Bu sayede yılın ilk altı ayında reel bazda % 1,8 artan bankacılık sektörü aktif büyüklüğüne nispetle, ÖFK'ların toplam aktif büyüklüğü % 11,3 gelişmiş. Son gelişmelerle birlikte, 2002 sonunda % 38,8, 2003 sonunda ise % 48,2 olan bankacılık sektöründe mevduatın krediye dönüşüm oranı 2004 sonunda % 54,4'e çıkmış. Bu oran, bankaların geleneksel işlevine dönüyor olduğunu ifade ediyorsa da, hala ÖFK'lardaki dönüşüm oranının hayli altında.

2004 yılında ÖFK'ların fiili bir açılım yaptığını, açılan şube sayısından ve artan personelden de anlıyoruz. Yılın ilk altı ayında ÖFK'lar 31 yeni şube açmış, 641 yeni personel istihdam etmiş. Böylece Haziran sonu itibariyle toplam ÖFK şube sayısı 220'ye, ÖFK'larda çalışan personel sayısı da 4.143 kişiye ulaşmış durumda. Yılın ikinci yarısında bu hızlı gelişme sürecinin devam ettiğini biliyoruz. Aynı dönemde özel bankaların tümünün 61 yeni şube açtığı, kamu bankalarının ise 13 şube kapattığı göz önüne alınırsa, kaydedilen gelişmenin mahiyeti daha iyi anlaşılır.

Tüm bu gelişmelere rağmen ÖFK'ların finans sektörü içindeki tam potansiyellerine ulaşmamış oldukları dile getiriliyor. Uzun vadede beklenti, şu an için % 3 olan toplam mevduat içinde ÖFK'ların payının % 10 olabileceği şeklinde. Dövizin ve altının yastık altında tutulmasının artık bir yatırım aracı olamayacağı anlayışı yaygınlaştıkça, bu tür bireysel yatırımlar tabii olarak sisteme girecektir. Esasında son iki yıldır da bunu yaşıyoruz. Bireysel yatırımların bundan önce neden bankacılık sistemine girmediği ve atıl kaldığı sorusunun cevabı, bir yerde bu fonların sisteme girerken tercih edecekleri adresi de belirleyecektir.

Son yıllarda yapılan düzenlemelerle çok daha sağlam bir yasal statüye kavuşan ÖFK'ların bundan sonra bu yatırımcılar tarafından tercih edileceğini rahatlıkla tahmin edebiliriz.