Faizin yüksekliği son zamanlarda bolca tartışılıyor. Faiz tartışmaları öne çıkınca, “faizsiz bankacılık” yapan “katılım bankaları” gündeme gelir.

Faizsiz bankacılık yapan katılım bankaları topladıkları birikimlere “faiz” vermiyorlar, kullandırdıkları fonlardan “faiz” almıyorlar ama... Topladıkları birikimlere “kâr payı” ödüyorlar. Kullandırdıkları kredilerden de “kâr payı” alıyorlar.

Acaba mevduat bankalarının faizi ile katılım bankalarının kâr payları arasında ne kadar fark var?

13 Kasım itibariyle bankalar kullandırdıkları ticari kredilerden (şirketlere, KOBİ’lere verilen kredilerden) yıllık ortalama 15.8 faiz alıyorlar. Tüketici kredilerinde nakit kredilerde yıllık faiz yüzde 17.7, taşıt kredilerinde yüzde 15.9, konut kredilerinde yüzde 14.3 oranında.

Bankalar kredi vermek için topladıkları mevduata (3 ay vadeli mevduata) yüzde 11.32, repo piyasasından kullandıkları fonlara yüzde 10.5, Merkez Bankası’na yüzde 8.8 faiz ödüyorlar.

Katılım Bankaları Birliği tarafından açıklanan bilgilere göre, katılım bankaları 3 ay vadeli birikim hesaplarına (brüt - vergi düşülmeden) yıllık yüzde 5.96 ile 7.75 arasında kâr payı ödemesi yapıyorlar.

Kullandırdıkları TL fonlardan alınan aylık kâr payı ortalaması yüzde 1.20 oranında. Yıllık birikimli 15.4 oranında. (Mevduat bankalarının ortalama kredi faizi yıllık yüzde 15.8). Yabancı para kullananlardan alınan aylık ortalama kâr payı yüzde 0.40 oranında.

Özetle, katılım bankalarının TL birikimlere ödedikleri kâr payı oranı, faiz ödeyen bankaların altında, kullandırdıkları fonlardan aldıkları kâr payları faizli bankaların faiz oranları ile eşit durumda.

Faizsiz bankacılık nedir?

Katılım bankaları (kendi anlatımlarına göre) tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları faizsiz finansman prensipleri dahilinde ticaret ve sanayide değerlendirerek, oluşan kâr veya zararı tasarruf sahipleriyle paylaşırlar.

Gene kendi anlatımlarına göre, ticaretin ve sanayinin ihtiyaç duyduğu hammadde, yarı mamul veya mamul madde, gayrimenkul, makine veya her tür teçhizatın teminini sağlamak için nakit kredi vermezler, ancak bu ihtiyaçların gerçekleşmesini sağlamak için mal ve hizmeti peşin satın alıp vadeli olarak müşterilerine satarak finansman temin ederler. Katılım bankalarının varlık nedeni ve altın kuralı “Faizsizlik Prensibi”dir. “Faizsizlik Prensibi”nin özü de; (1) Fon toplarken “sabit bir getiri” taahhüt etmemek, (2) Fon kullandırırken nakit kredi vermeyip, malı “peşin alıp vadeli satmak”tır.



Katılım bankaları ne kadar büyük?

Banka sisteminde, hükümet kontrolündeki 3 kamu bankası (Ziraat, Halk ve Vakıflar bankaları) toplam aktiflerin yüzde 28’ine sahip. Mevduatın yüzde 31’ini topluyorlar. Kredilerin yüzde 28’ini veriyorlar.

34 mevduat, 5 katılım, 13 kalkınma ve yatırım bankası faaliyet halinde.

Ziraat Katılım bu yıl faaliyete geçti. 5 katılım bankasının toplam mevduattaki payı yüzde 5.9, toplam banka kredilerindeki payı yüzde 5.2 oranında.

Türkiye’de 1985 yılında kurulan ve ilk katılım bankası olan Albaraka Türk’ün sermayesinin yüzde 66’sı yabancılara, yüzde 11’i yerlilere ait. Yüzde 23’ü halka açık.

1989 yılında kurulan Kuveyt Türk’ün sermayesinin yüzde 82’si yabancılara, yüzde 18’i bizim Vakıflar İdaremize ait.

Türkiye Finans 2005 yılında kuruldu. Sermayesinin yüzde 66’sı yabancıların, yüzde 34’ü yerlilerin.

1996 yılında kurulan Bank Asya’nın sermayesinin yüzde 53’ü halka açık. Diğer sermaye payları her biri yüzde 10’dan az olarak kişi ve kurumlara dağılmış durumda. Banka halen TMSF yönetiminde.


İki önemli gelişme var

1) Kamu kuruluşları paralarını faizsiz bankacılık yapan Kamu Katılım Bankaları’na yatırabilecek.

SGK, İşsizlik Sigortası Fonu, KİT’ler ve üniversitelerin başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının nakit varlıkları bundan böyle, Kamu Katılım Bankaları’nda İslami bankacılık sistemine uygun, “kâr payı” hesaplarında değerlendirilebilecek.

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ile Maliye Bakanlığı “Kamu Hazinedarlığı Genel Tebliği”nde değişiklik yaptı.

Kamu kurumları TL ve döviz varlıklarının mevduat hesaplarında mı, yoksa faiz yerine ‘kâr payı’ veren katılım hesaplarında mı değerlendirileceği konusunda seçim yapma imkânına kavuştu.

Ancak, genel bütçe kapsamındaki bakanlıklar ile genel müdürlükler bütçe gelirleri dahil tüm nakit varlıklarını Ziraat Bankası’nda vadesiz hesaplara yatırmaya devam edecekler.

2) BDDK Başkanı’na göre; ”En büyük zafiyetimiz faiz”...
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı, “En büyük zafiyetimiz” dedi. ”Türkiye’de İslami kurumlar içerisinde Müslümanlar tarafından en fazla dikkat edilmeyen konunun faiz olduğunu” söyledi.

G-20 çatısı altında düzenlenen İslam Finansı ve İktisadı Konferansı’nda konuşan BDDK Başkanı faizsiz finans esaslarına göre çalışacak finansman şirketlerine ihtiyaç olduğuna işaret etti. “Fetva Kurulları, BDDK bünyesinde mi olmalı? Şu anda Katılım Bankaları Birliği bünyesinde olması planlandı ama şart değil, değerlendirilebilir” diye konuştu. (26.11.2015 - Dünya, S. 7)


Faiz neden “haram”?
Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nde faiz ile ilgili buyruklar;

275 - Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların “Alım-satım tıpkı faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.
276 - Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.
277 - Şüphesiz iman edip güzel amellerde bulunanlar, dosdoğru namazı kılanlar ve zekâtı verenler; onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır.
278 - Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın.
279 - Şayet böyle yapmazsanız, Allah’a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tövbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne de zulme uğratılmış olursunuz.
280 - Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.