Fevzi Öztürk

25/10/2008 - Yeni Şafak

Global finansal sistemin “tarumar” olduğu bu günlerde, modern bankacılık terimlerinin ve kavramlarının “yatırım bankacılığı” adı altında bu yıkıma yaptıkları etki ortada.

İleri finansal mühendislik teknikleriyle oluşturulan yatırım araçlarının oluşturduğu “saadet zinciri” kopmuş durumda. Bu kopuş dinamo etkisi misali tüm gelişmiş ve gelişmekte olan piyasalarda asrın krizini doğurdu ve krizin sonundaki ışığın hangi noktada görüleceğini açıkçası kimse kestiremiyor.

Alternatif bir model olarak 1960'larda temeli atılan faizsiz bankacılık kavramı işte bu noktada hiç olmadığı kadar öne çıkmış ve çalışma teknikleri tekrar gündeme gelmiştir.

Global olarak bugün gelinen noktada faizsiz bankacılığın son üç yıldaki büyüme oranı ortalama yüzde 15 seviyelerinde olup bu pazar 700 milyar dolar büyüklüğe ulaşmıştır. Geniş bir coğrafyaya dağılmakla beraber uygulamacıları arasında konvansiyonel (faizli) bankalarda yer almaktadır.

Kapitalist finansal sistem argümanlarının tartışıldığı bu ortamda faizsiz bankacılık ya da bizdeki adıyla “katılım bankacılığı” üzerindeki yoğun ilgi bu sistemin çalışma biçimidir. Bir diğer ilgi nedeni ise güven bunalımı ve batak içerisine düşen batılı bankalarla iş yapan körfez sermayesinin tedirginliğidir.

Klasik bankalarda kredi müessesesi ipotekli ya da ipoteksiz kredi düzenlemelerine çok rahat bir şekilde giderken finansal piyasalarda uygulanan türev benzeri kaldıraç ürünlerini de kullanabilmektedir. Diğer işletme ve bireylerde olduğu gibi asli amaç kârı maksimize etmektir. Bugün yaşanan krizin ilk ateşleyicisi kârın maksimizasyonu amacıyla türev ürünlere yapılan yatırımların patlamasıdır. Çünkü bu yöntemle yatırım bankaları yıllarca ellerindeki varlıkların onlarca katı büyüklüğünde risk alarak büyük paralar kazanmışlardır. Ne zaman ki bu karşılıksız ürünlerde (türev) bir çözülme başlamıştır, işte o zaman da yatırım bankaları başta olmak üzere rekor zararlarla batışlar ve kamulaştırmalar başlamıştır.

Katılım bankalarında yapılan her yatırımın teknik olarak bir karşılığı bulunmalıdır. Bu yüzden elde olmayan ileri vadeli alım-satım sözleşmesi olan türev ürünler sistem içerisinde kullanılamamaktadır. Diğer taraftan kullandırılan fonlar/krediler reel (gerçek) bir işleme dayandırılmak zorundadır. Bu nedenle bugünkü anlamda ileri finansal tekniklerle oluşturulan batı tarzı yatırım bankacılığı “sanal”, katılım bankacılığı ise gerçektir.

Bu sanallık sonucunda yatırım bankalarının öncülüğünde vadeli piyasalarda insanlığın temel ihtiyacı olan mallar geçtiğimiz aylarda tarihi zirve seviyelerini görmüşlerdir. Arz ve talepten bağımsız olarak şişirilen gıda malları fiyatları, 147 doları gören petrol fiyatları ve diğer emtialardaki durum ortadadır. Dün zirve yapan fiyatlar bugün yarı fiyatının da altına gerilemiştir.

Global piyasalarda yaşanan yıkım sonrasında likidite ve kaynak maliyetinin zorlaştığı bilinen bir gerçektir. Türkiye'nin acilen dış kaynak sorununa alternatif çözümler üretmesi de ayrı bir gerçekliktir.

İşte bu noktada 12.si düzenlenen MÜSİAD Uluslararası Fuarı ve 24. İSEDAK (İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi) toplantısını bu dönemde düzenliyor olmamız bir şanstır ve bu şansı bir şekilde kullanmamız gerekmektedir.

Türkiye'de faaliyet gösteren katılım bankalarının sergiledikleri performans oldukça olumlu olmakla beraber mevcut potansiyelin oldukça altındadır. Türkiye'de, gerek iç pazar gerekse özellikle Ortadoğu kaynaklı dış pazardan katılım bankaları yeterince faydalanamamaktadır. Bunun başlıca ve en büyük sebebi yurtdışında yaygın olarak kullanılan faizsiz enstrümanların ülkemizde hayata geçirilememesinde yatmaktadır.

Bu enstrümanların Türkiye'de ihracının önündeki tek engel düzenleyici kurumların yasal alt yapıları oluşturmamasıdır. Uluslararası Sermaye Piyasaları Kurulu'nun (IOSCO) 2004'te yapmış olduğu bir araştırmadan çıkan sonuç; Türkiye'de bu tip enstrümanların ihracı için yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğu yönündedir. 2004 yılından bu yana ciddi olarak bu yönde bir adım atılmamış ve katılım bankalarının bu yöndeki girişimleri de halen sonuç vermemiştir.

Uluslararası ölçekteki faizli bankaların ve batılı ülkelerin yakın ilgi gösterdiği faizsiz finansman teknikleri için gereken alt yapının bir an önce bizde de hayata geçirilmesi gerekmektedir.